Boşanma Davaları

Genel Olarak Boşanma Davaları

Boşanma , aile birliğini sürdürmek istemeyen yahut sürdüremeyen tarafların ortak iradesi veya tek taraflı iradesiyle davaya konu olabilecek hukuki durumu gösterir. Boşanma davası açma sonucunda eşlerin ortak hayatı kararın kesinleşmesiyle birlikte sona erebilir. Tarafların mevcut evliliği, anlaşmalı boşanma ya da çekişmeli boşanma davası ile sona ermektedir. Anlaşmalı boşama davası demek her iki tarafın her konuda istinasız olarak anlaşarak mahkemeye bir protokol sunması sonucunda kısa sürede sonuçlanan dava türüdür. Özellikle iş insanları ve magazinsel anlamda ünlü olan kişiler bu yolu tercih ederek uzun süreçli çekişmeli boşanma davalarından kaçınmaktadır. Boşanma davasını tek bir eş açabilir. Ancak anlaşmalı dava söz konusu ise her iki tarafta mahkemeye birlikte başvurabilirler.  Anlaşmalı boşanma davaları genel olarak bir duruşma içinde bitebilir. Ancak çekişmeli boşanma davaları başta tanık sayısına bağlı olarak yıllar süren bir yargılama meselesidir. Boşanma davası açma sebepleri kişiden kişiye farklılık göstermektedir ancak kanun gereğince, özel ve genel boşanma davası açma sebepleri diye ikili bir ayrıma gidilmiştir. Bu hususlarda en kapsamlı ve genel çerçeve bildirir hükümler 8049 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda bulunmaktadır.

Özel Boşanma Sebepleri

Özel boşanma sebepleri denilen hususlar sınırlı sayıda sayılmış olup bunlar :

-Terk

-Akıl hastalığı

-Suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme hali

-Zina (Aldatma)

– Hayata kast , kötü veya onur kırıcı davranış

Genel Boşanma Sebepleri

-Evlilik birliğinin temelden sarsılması  (kamuoyunda şiddetli geçimsizlik olarak bilinen boşanma sebebi hukuk literatüründe bu ismi almıştır.)

-Ortak hayatın kurulamaması

-Anlaşmalı boşanma

Boşanma Davası Nasıl Açılır

Çekişmeli Boşanma Davası : Çekişmeli boşanma davası açmak isteyen taraf, öncelikle yetkili aile mahkemesine gitmelidir. Burada nöbetçi aile mahkemesine hitaben boşanmak istediğini bildiren bir dilekçe yazarak tevzi bürosundan dosya numarası almalıdır. Bu sırada da dava konusu gereği harç ve masraflar için vezneden ödeme yapılması gerekmektedir. 2021- 2022 yıllarında bu tutar ortalama olarak çekişmeli boşanma için 900 TL’yi bulmaktadır.  Bu ücretlere avukatlık ücreti dahil değildir.

Anlaşmalı Boşanma Davası : Yine yetkili aile mahkemesine gidilerek anlaşma hususunda her iki tarafın birlikte imzaladığı protokol mahkemeye verilmelidir. Bunun içinde ayrıca bir başvuru dilekçesi ile her iki tarafın anlaştığı, bu hususta mahkemece duruşma açıldığında beyanda bulunulacağı mahkemeye belirtilmelidir. Yine bu sırada da mahkeme harç ve masrafları vezneye yatırılacaktır.

Taraflar avukatsız işlem yapıyorlarsa mutlaka nüfus cüzdanları yanlarında olmalıdır. Dava açıldıktan sonra size verilen dosya esas numarası dava numaranızdır. Bundan sonra mahkemece duruşma için bir gün belirlenip tebligat yapılarak size haber verilir. Bu duruşma da taraflar boşanma yönünde iradelerini bildirmelidir. Protokole uyduklarını da yine ayrıca beyan etmelidirler. Bu safhadan sonra aile mahkemesi hakimi boşanmayı kabul eder yahut usul ve esas anlamda eksiklikler görüyorsa mahkemeyi erteleyebilir.

Dava hususunda mahkeme kabul kararı verse dahi tekrar gerekçeli bir karar ile bunu taraflara bildirir. Taraflar buna ilişkin itiraz etme hakkına sahiptirler. Bu itiraz gerçekleşmez yahut gerçekleştikten sonra üst mahkemece reddolunursa dava kesinleşebilir.

Tüm bu hususlar yazılı olarak anlatılması bir nebze basitleştirilmesi kolay olsa da bir avukat eşliğinde tüm işlemlerin yapılması avukat tutan tarafın büyük faydasınadır. Özellikle çekişmeli boşanma davalarında usul anlamında çok büyük problemler yaşanarak hak kayıpları oluşabileceği gözetilmelidir. Anlaşmalı boşanma konusunda da avukatlık vekalet ücretleri yüksek olmadığından hatta avukatlık anlamında en cüzzi miktarlara yapılan işlerden olması sebebiyle  işin profesyonelce ve avukat tutan tarafça mağdur olunmaması gözetilerek  mutlaka avukat desteği alınması tavsiye edilmektedir.

Unutmayın ki hukuk önünde yapacağınız en ufak bir hata bir ömür problem yaşamanıza sebep olabilir.

Tüm bu anlatılanlara ek olarak özel boşanma sebepleri, düğün takıları ve maddi/ manevi tazminat sebepleri ile ilgili makalemiz yayınlanacaktır.

Örnek Yargıtay Kararları

  1. Hukuk Dairesi         2021/5198 E.  ,  2021/7151 K.
    “İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 292.10 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.12.10.2021 (Salı)

  1. Hukuk Dairesi         2021/6717 E.  ,  2021/7150 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle güven sarsıcı davranışta bulunma vakıasına davacı tarafından dayanılmadığının bu itibarla davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceğinin, yine de mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusur durumuna göre davacı erkeğin tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 292.10 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine kesin olarak oybirliğiyle karar verildi. 12.10.2021 (Salı)

 

  1. C Yargıtay 2. Hukuk Dairesi

Esas: 2018/5005

Karar: 2018/14720

Tarih: 18.12.2018

Özet: 

TMK 166/4’e dayanarak açılan boşanma davasında, ilk davayı açarak boşanma sebebi yaratan ve birlikte yaşamaktan kaçınan erkeğin tamamen kusurlu olduğu hususu gözetilmeden tarafların eşit kusurlu olarak kabulü bozmayı gerektirmiştir.

Dava:

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından kadının kabul edilen davası yönünden; davalı-davacı kadın tarafından ise kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi, nafakaların miktarı ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı erkeğin tüm, davalı-davacı kadının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları kabul edilerek tarafların boşanmalarına hükmedilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacı-davalı erkeğin Türk Medeni Kanunu’nun 166/4 maddesine dayalı işbu boşanma davasına esas alınan ilk boşanma davası; erkek tarafından, Türk Medeni Kanunu’nun 166/1- 2. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılmış ve dava, evliliğin sarsılmasına, tarafların ayrı yaşamasına davacı erkeğin kusurlu tutum ve davranışlarının sebebiyet verdiği ve hiç kimsenin kendi kusurlu tutum ve davranışlarına dayanarak hak elde edemeyeceği gerekçesiyle reddedilmiştir.

Bu sebeple tanık anlatımlarında geçen olaylar erkeğin reddedilen boşanma davasından önce olduğu için bu vakıalar davalı- davacı kadın aleyhine değerlendirilemez. Bu durumda ilk davayı açarak boşanma sebebi yaratan ve birlikte yaşamaktan kaçınan erkeğin tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden tarafların eşit kusurlu olarak kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya neden olan olaylarda davacı-davalı erkek tamamen kusurlu olup, Türk Medeni Kanunu’nun 174/1. maddesi koşulları kadın yararına oluşmuştur.

Bu duruma göre, davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının maddi tazminat talebinin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç:

Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın ……’e yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 176.60 TL temyiz başvuru harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran ….’ya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

T.C YARGITAY

2.Hukuk Dairesi

2019/ 7388 E.

 2019 / 11613

  1. 27.11.2019 T.

DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından tazminat ve nafaka miktarları yönünden, davalı-davacı erkek tarafından ise; her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Mahkemece, davacı-davalı kadının davasının kabulü, davalı-davacı erkeğin davasının reddine karar verilerek tarafların boşanmalarına karar verilmişse de;

yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen erkeğin kusurlu davranışları yanında, davacı-davalı kadının da eşini, ölen eski eşi ile sürekli kıyaslayarak hakaret edip, aşağıladığı, eski eşine ait fotoğrafları evde görünür yerlerde bulundurduğu anlaşılmaktadır.

Bu halde kadının da kusurlu davranışlarıyla taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikle bir geçimsizlik mevcut ve sabittir.

Olayların akışı karşısında davalı-davacı erkek de dava açmakta haklıdır.

Davalı-davacı erkeğin boşanma davasının da kabulü gerekirken, yetersiz gerekçe ile davasının reddi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre yeniden hüküm kurulması gerekli hale gelen kadının kabul edilen davası ve boşanmanın fer’ilerine yönelik diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 27.11.2019 (Çrş.)

T.C. YARGITAY 

  1. Hukuk Dairesi 

Esas No: 2020/6498

 Karar No: 2021/934

Karar Tarihi: 02.02.2021

ÖZET:

Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı- davalı kadının kusurlu olmadığı ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği de sabit olduğuna göre, davacı- davalı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına (TMK m. ilgili) hükmedilmesi gerekirken bu isteğinin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

Temyiz edilen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

(4721 S. K. m. 166, 175) (6100 S. K. m. 331)

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, yoksulluk nafakasının ve tazminatların reddi, yargılama giderleri ile vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- İlk derece mahkemesince, davalı- davacı erkeğin boşanmaya neden olan olaylarda tam kusurlu bulunması nedeniyle davasının reddine, davacı- davalı kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş, davalı-davacı erkeğin her iki davaya yönelik istinaf kanun yoluna başvurması üzerine;

Bölge adliye mahkemesince kadının da kusurları bulunduğu, erkeğin kadına mesaj çekerek barışma girişiminde bulunmasının af anlamına gelmeyeceği, geçimsizliğe sebep olan olaylarda erkeğin az kusurlu olduğu, kadının ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle erkeğin de davasının kabulüne, kadının yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Yapılan incelemede, dosya kapsamında bulunan mesaj kayıtları ve tanık beyanları göz önüne alındığında ayrılık sürecinde davalı- davacı erkeğin, eşine bir çok mesaj gönderip onu çok sevdiğini, kendisini affetmesini istediğini beyan ettiği, bu durumda kadının önceki kusurlu davranışlarını affettiği en azından hoşgörü ile karşıladığı kabul edilmelidir.

Affedilen ve hoşgörü ile karşılanan davranışlar boşanma davalarında eşlere kusur olarak yüklenemez.

O halde mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen davalı-davacı erkeğin kusurlu davranışlarına göre, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü gerektiği halde davacı-davalı kadının ağır, davalı- davacı erkeğin az kusurlu olduğunun kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

3-Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir.

Somut olayda mahkemece erkeğe yüklenilen ve temyiz edilmeyerek kesinleşen kusurlu davranışlara göre, erkeğin tamamen kusurlu olduğu, yukarıda ikinci bentte açıklandığı üzere davacı- davalı kadının kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece davalı- davacı erkeğin davasının reddi gerekirken, kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı ise de;

Kadının kabul edilen boşanma davası temyizin kapsamı dışında bırakılmak suretiyle boşanma hükmü kesinleştiğinden, erkeğin boşanma talebinin konusuz hale geldiği de görülmektedir.

Bu durumda erkeğin boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyecektir. Ancak, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve tayin eder.

(HMK m. 331/1).

O halde bu husus gözetilerek davalı- davacı erkeğin boşanma talebi hakkında, konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm tesisi ile yargılama giderleri ve vekalet ücreti konularında, davadaki haklılık durumuna göre (HMK m. 331/1) karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

4- Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebep olan olaylarda davacı- davalı kadının kusurlu olmadığı ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği de sabit olduğuna göre, davacı- davalı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına (TMK m.175) hükmedilmesi gerekirken bu isteğinin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

5- Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebep olan olaylarda davalı- davacı erkek tamamen kusurlu olduğundan, boşanma yüzünden mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen davacı- davalı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi gereğince uygun miktarda maddi tazminat takdir edilmesi gerekirken, kadının bu isteğinin hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ:

Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3., 4. ve 5. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliği ile karar verildi. 02.02.2021 (¤¤)

T.C. YARGITAY 2. Hukuk Dairesi

Esas No: 2017/5985  

Karar No: 2019/1767  

Karar Tarihi: 27.02.2019

YARGITAY KARARI MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından kusur belirlemesi, reddedilen maddi ve manevi tazminat istekleri yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 11.02.2019 günü temyiz eden davacı-davalı … Türkoğlu vekili Av. … geldi. Karşı taraf davalı-davacı … ve vekili gelmedi. Dava Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karşılıklı boşanma davalarının ( TMK m. 166/1) yapılan yargılaması sonunda,ilk derece mahkemesince davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki dava kabul edilerek tarafların Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca boşanmalarına, velayetin anneye verilmesine, ortak çocuk lehine 300,00 TL tedbir ve 400,00 TL iştirak nafakasına, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, kadın lehine 20.000,00 TL maddi tazminat, 10.000,00 TL manevi tazminata, davalı-karşı davacı erkeğin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Verilen iş bu karara karşı davacı-karşı davalı kadın tarafından tazminatların ve ortak çocuk lehine hükmedilen nafakanın miktarı yönünden, davalı-karşı davacı erkek tarafından ise kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar, reddedilen maddi ve manevi tazminat istekleri, iştirak nafakası yönünden istinaf edilmesi üzerine, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince, erkeğin kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar yönünden istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının gerekçesindeki

“Fiziki şiddet ve eşini aldatmak suretiyle sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği”

Vakıalarının erkeğe ait kusur olmaktan çıkartılmasına, yerine ikame olmak üzere erkeğe ait kusur olarak “Güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu” vakıasının gerekçeye eklenmesine,

“Davacı- karşı davalının annesinin evlilik birliğine müdahale ettiği” vakıasının kadına ait kusur olarak gerekçeye eklenerek gerekçedeki “Erkeğin fazla kusurlu olduğu” cümlesinin gerekçeden çıkartılarak gerekçeye,

“Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu” yazılarak gerekçenin kusur belirlemesi yönünden düzeltilmesine,

Kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, tarafların eşit kusurlu olmaları nedeniyle erkeğin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, davalı-karşı davacı erkeğin diğer istinaf talepleri ile davacı-karşı davalı kadının istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı-karşı davalı kadın tarafından kusur belirlemesi, reddedilen maddi ve manevi tazminat istekleri yönünden temyiz edilmiştir.

1-Yapılan yargılama ve toplanan delillerle,

Davalı-karşı davacı erkeğin eşini aldatmak suretiyle sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, doğum sebebiyle hastaneye yatırılan eşinin yanında ve ona destek olmadığı, eşini istemediğini söylerek evden kovduğu, davacı-karşı davalı kadının ise eşi için şerefsiz dediği, eşinin ailesini kastederek hepsi yalancı şeklinde sözler sarf ettiği, köylü diyerek eşini aşağıladığı, ailesinin köyden getirdiği yoğurt peynir gibi yiyecekleri pis deyip çöpe attığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı dava erkeğin, kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle iken tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

2-Yukarıda 1. bentte gösterilen sebeplerle boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkek ağır kusurludur.

Gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına da saldırı teşkil eder niteliktedir. Kadın yararına TMK m. 174/1-2 koşulları oluşmuştur. Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet kuralları gözetilerek kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde davacı-karşı davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ:

Temyiz edilen hükmün yukarıda l. ve 2. bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, duruşma için takdir olunan 2.037 TL. vekalet ücretinin Satılmış’tan alınıp Mehtap’a verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2017/1941

Karar No: 2019/475

Karar Tarihi: 18.04.2019

Taraflar arasında görülen “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Malatya 1. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.06.2014 tarih ve 2014/444 E., 2014/526 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 11.03.2015 tarih ve 2014/19828 E., 2015/4293 K. sayılı kararı ile;

“…Taraflar Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşanmışlar, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçlan, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Bu halde anlaşmalı boşanma davasının “çekişmeli boşanma” (TMK m. 166/1-2) olarak görülmesi gerekir.

Açıklanan sebeple mahkemece taraflara iddia ve savunmalarının dayanağı bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini içeren beyan ile iddia ve savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın ispatını sağlayacak delillerini sunmak ve dilekçelerin karşılıklı verilmesini sağlamak üzere süre verilip ön inceleme yapılarak tahkikata geçildikten sonra usulüne uygun şekilde gösterilen deliller toplanarak gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir….” gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 166/3. maddesi uyarınca açılan boşanma istemine ilişkindir.

Davacı; davalı ile 04.06.2004 tarihinde evlendiklerini, aralarında karakter farklılığından dolayı tartışmalar olduğunu, evlilik birliğinin çekilmez hâl aldığını, uzun zamandır ayrı yaşadıklarını, davalının da boşanmayı kabul ettiğini ileri sürerek dava dilekçesine ekli protokol kapsamında TMK’nın 166/3. maddesi gereği boşanmalarına ve protokolün kararın eki sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 27.06.2014 tarihli duruşmada alınan imzalı beyanında taleplerini tekrar etmiştir.

Davalı 27.06.2014 tarihli duruşmada alınan imzalı beyanında; boşanmayı istediğini, davacının taleplerini kabul ettiğini beyan etmiştir.

Mahkemece; tarafların boşanma konusunda görüş birliği içinde oldukları, boşanmanın sosyal ve ekonomik sonuçları konusunda anlaşma yaptıkları, yapılan anlaşmanın hukuka uygun olduğu gerekçesiyle TMK’nın 166/3. maddesi uyarınca boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki tesisine, çocuk yararına 1.000,00TL tedbir ve iştirak nafakasına, davacı ve müşterek çocuğun Yapı Kredi Yaşam Sigortadaki paket sağlık sigortasında sigorta şirketi tarafından belirlenecek artış farkının davalı tarafça karşılanmasına, müşterek çocuğun toplam 10.000,00TL olan özel okul masrafının artması hâlinde %30’a kadar olan artış oranının davalı baba tarafından karşılanmasına, davacının davalının soyadını kullanma talebinin feragat nedeni ile reddine, tarafların boşanmadan sonra birbirleri aleyhine mal rejiminin tasfiyesi ve katkı payına yönelik olarak dava açmayacaklarının tespitine, birbirlerinden maddi, manevi tazminat, tedbir, yoksulluk nafakası ve yargılama gideri talep etmediklerinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle
oy çokluğuyla bozulmuştur.

Yerel mahkemece; HMK’nın 308. maddesinde davayı kabul beyanının yargılamaya son veren taraf işlemi olarak düzenlendiği ve kabulün mahkemenin muvafakatine bağlı olmadığı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurduğu, kesin hüküm gibi sonuç doğuran feragat ve kabul beyanının irade bozukluğu hâllerinde iptalinin istenebileceği, somut olayda da davalının kabul sırasında iradesinin fesada uğradığı iddiasında bulunmadığı, bozma kararının da bu doğrultuda olmadığı, aksi durumun davayı uzatmak isteyen davalı tarafından kötüye kullanılabileceği belirterek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davalı vekili temyiz etmektedir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, anlaşmalı olarak açılan boşanma davasında, davalının anlaşma iradesinden dönmesinin mümkün olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre anlaşmalı olarak açılan boşanma davasının çekişmeli olarak görülmeye devam edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, ilgili kanun maddesinin incelenmesinde yarar görülmektedir.

TMK’nın 166. maddesinin 3. fıkrasında; “Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır.

Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz ” düzenlemesi yer almaktadır.

Uygulamada anlaşmalı boşanma adı verilen ve yukarıya alıntılanan fıkra uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için ilk koşul; evlilik birliğinin en az bir yıl sürmesidir. Aksi takdirde hâkim diğer şartları incelemeden boşanma davasını reddetmelidir.

İkinci koşul, eşlerin mahkemeye birlikte başvurması veya bir eşin diğerinin açtığı boşanma davasını kabul etmesidir. Burada önemli olan tarafların boşanma iradelerini aynı anda ve duruşmada hâkime beyan etmesidir.

Üçüncü koşul, eşlerin iradelerini hâkime bizzat açıklamalarıdır. Hâkimin eşleri dinleyerek serbest iradelerinin oluşup oluşmadığına karar vermesi gerekir. Madde hükmü, duruşmada tarafların her türlü baskı ve tehditten uzak olarak özgür iradeleri ile beyanda bulunduklarının denetlenmesini amaçladığından hâkimin bu hususta her türlü özeni göstermesi gerekmektedir (Kılıçoğlu A: Aile Hukuku, Ocak 2019, s.113).

Son koşul ise; anlaşmalı olarak boşanmak isteyen eşlerin boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda da anlaşmış olmaları ve buna ilişkin düzenlemeyi hâkimin onayına sunmaları gerekir. Taraflar bu hususta mahkemeye bir protokol sunabilecekleri gibi, belirtilen tüm bu hususlarda mahkemeye sözlü olarak da beyanda bulunabilirler. Ancak ikinci durumda sözlü beyanın zapta geçirilmesi ve taraflarca imzalanması gerekir (Akıntürk T: Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s.271).

“Boşanmanın mali sonuçları” ile kastedilen maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talepleridir (TMK m. 174/1-2; m. 175). “Çocukların durumu” ile kastedilen ise, ortak çocukların velâyetinin kime verileceği, velayet verilmeyen eş ile çocuklar arasında kurulacak kişisel ilişki ve çocuklar için ödenecek iştirak nafakası ile ilgili düzenlemelerdir.

Madde metninden anlaşıldığı üzere, boşanma, boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hakkındaki düzenlemeler hakkında tarafların serbest iradelerinin uyuşması gerekmekte ise de, aynı zamanda hâkimin bu anlaşmayı onaylaması gerekmektedir. Görüldüğü üzere, taraflar anlaşma konusunda tamamen özgür bırakılmamıştır. Bu nedenle, hâkim tarafından onaylanmayan anlaşmalar hukuki sonuçlarını doğurmayacağı gibi, tarafların da kendilerine önerilen değişikliği kabul etmesi hâlinde anlaşma geçerli olacak ve boşanma kararı verilebilecektir.

Önemle belirtilmelidir ki, taraflarca yapılan ve hâkim tarafından onaylanan anlaşma hükümleri infazda sıkıntı doğurmaması için hüküm fıkrasında aynen yer almalıdır. Anlaşmalı boşanmanın koşulları bu şekilde ana hatlarıyla belirtildikten sonra uyuşmazlığın çözümü bakımından “ikrar” ve “kabul” kavramlarının irdelenmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere, 4721 sayılı TMK’da, boşanma davaları için özel yargılama kurallarına yer verilmiştir.

Şöyle ki, 184. maddesinin birinci fıkrasının (1) nolu bendinde hâkimin, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamayacağı ve (3) numaralı bendinde ise tarafların bu konudaki her türlü ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı belirtilmiştir. İkrar, bir tarafın, diğer tarafın ileri sürdüğü vakıanın doğru olduğunu bildirmesidir. İkrarın konusu ancak karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalar olabilir.

İkrar, tek tek vakıalar hakkında olup, talep sonucuna ilişkin değildir. Bir tarafın talep sonucunun diğer tarafça kabul edilmesi, davayı sona erdiren bir taraf işlemi olup davayı (kabul) ismini alır. Kabulde, karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalara değil, onlardan çıkardığı talep sonucuna rıza gösterilmektedir (Kuru, B./Arslan, R./ Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2013, s.366).

Kural olarak, boşanma davalarında hâkim ikrarla bağlı olmadığı gibi kabulle de bağlı değildir. Bu durum, Türk Medeni Kanunu’nda “irade ilkesine” dayanan bir boşanma sisteminin olmayışından kaynaklanır. Çünkü irade ilkesine göre tarafların karşılıklı rızaları boşanma kararı verilmesi için yeterlidir. TMK’da ise kusur ilkesi, irade ilkesi ve evlilik birliğinin sarsılması ilkeleri gibi tek tipten oluşmayan karma bir sisteme yer verildiği görülmektedir (Gençcan, Ö.U: Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Ankara 2017, s.118).

Uyuşmazlığın temelini teşkil eden anlaşmalı boşanma davaları kısmen irade ilkesinin uygulandığı davalardır. Bu durum, maddede yer alan “Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz” cümlesinden de anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinin kurulması sırasında karşılıklı iradelerine önem verilen tarafların boşanma konusunda da istek ve beyanlarının dikkate alınması anlaşmalı boşanmanın gereğidir. Ne var ki, TMK’nın 166/3. maddesinde sayılan diğer koşulların hepsinin gerçekleşmediği bir durumda davalının boşanma davasını kabul etmesinin hiçbir anlamı yoktur.

Bu nedenledir ki, TMK’nın 166/3. maddesi uyarınca davanın kabulü, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 308. maddesinde düzenlenen “kabul” kavramından ayrılmaktadır. HMK’nın 308. maddesi uyarınca davayı kabul, davalının mahkemeye yönelik olarak yapacağı tek taraflı bir irade beyanı ile olmakta ve dava konusu uyuşmazlık esastan sona ermektedir. Kabulün geçerliliği davacı veya mahkemenin kabulüne bağlı değildir.

Oysa anlaşmalı boşanma davalarında kabul, tek başına davayı sona erdirmediği gibi, TMK 166. maddenin 3. fıkrası; hâkimin boşanma isteğinin serbest iradeye dayanıp dayanmadığını saptamasını ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hakkında düzenlemeleri uygun bulmasını ve uygun bulmadığı takdirde bu düzenlemelere açık müdahalesini
aramaktadır.

Öte yandan, usul hukuku anlamında kabul, kesin hükmün sonuçlarını doğurur ve ancak irade bozukluğu hâllerinde kabulün iptali istenebilir (HMK m.311). Diğer bir anlatımla davalı irade fesadı hâlleri dışında kabulden dönemez. Yukarıda belirtildiği üzere anlaşmalı boşanma davalarında ise “kabulün” doğurduğu tek sonuç evlilik birliğinin sarsıldığı olgusunun ispatlandığıdır, diğer bir anlatımla mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmasına gerek yoktur ancak “yalın kabul” boşanma kararı vermeye yetmemektedir.

Bu nedenle, TMK’nın 166/3. maddelerinin uygulandığı bir davada davanın kabulü şekli ve maddi hukuk anlamında hükmün kesinleşmesi sonucunu doğurmadığından hükmün kesinleşmesine kadar davalının kabul beyanından dönmesi mümkündür. Çünkü bu durumda anlaşmalı boşanma koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemez (Özdemir, N: Türk Hukukunda Anlaşmalı Boşanma, Doktora Tezi, s.176-177; Gençcan, s.780).

Taraflardan birinin anlaşmadan dönme iradesi davanın samimi bir iradenin mahsülü olmadığına, hâkimin anlaşmalı boşanma şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda gerekli her türlü araştırmayı yapmadığına işaret eder.

Esasen yapılan bu değerlendirmeler, Türk toplumunun temeli olan ve eşler arasında eşitliğe dayanan aile kurumunun, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. maddesi ile özel olarak güvence altına alınmasından kaynaklanmaktadır. Devlet ailenin korunması için gerekli her türlü tedbiri alır ve boşanma davalarının toplumu ilgilendiren yapısı nedeniyle de üzerine düşen yükümlülükleri mahkemeler/hâkimler vasıtasıyla yerine getirir. Bu nedenle, TMK’nın 166/3. maddesine dayalı davalarda da hâkim, bir yandan tarafların ikrarı ile bağlıyken, aynı zamanda bir denetim yetkisine sahiptir.

Buradan hareketle, genel hükümlere dayalı bir alacak davasında olduğu gibi davayı sona erdiren “kabul” beyanının, toplumun temeli olan aile kurumu için de boşanma kararı verme zorunluluğu getirdiği ve tarafların da kararın kesinleşmediği sürece bu kabul beyanlarıyla bağlı olduğu söylenemeyecektir. Diğer yandan anlaşmalı boşanma davasında feragat hakkı bulunan davacıya bir nevi anlaşmayı
bozma hakkı verilirken anlaşmanın diğer tarafı olan eşin bu anlaşmayla sonuna kadar bağlı olması silahların eşitliği ilkesine de aykırılık teşkil ettiğinden anlaşmayı bozma hakkının davalıya da verilmesi gerekmektedir.

Bu açıklamalar karşısında somut olay değerlendirildiğinde; tarafların 04.06.2004 tarihinde evlendiği, bu evlilikten 12.03.2007 doğumlu müşterek çocuklarının bulunduğu, davacı kadının anlaşmalı boşanma isteğiyle mahkemeye başvurduğu ve dilekçe ekinde iki tarafın imzaladığı 23.06.2014 tarihli protokolde boşanma, boşanmanın mali sonuçları ve çocukların durumu hakkında düzenlemelerin yer aldığı, 27.06.2014 tarihli duruşmada tarafların protokol içeriğine göre boşanmak istediklerini bildirdikleri ve bu beyanlarını imzaladıkları, mahkemece de TMK 166/3. maddesi uyarınca anlaşmalı olarak boşanma kararı verdiği görülmektedir.

Davalı ise aralarındaki protokol şartları ve boşanmaya sebep olan hadiselerin farklılığı sebebiyle anlaşamadıklarını, anlaşmalı boşanmanın irade fesadı hâllerinin varlığı altında gerçekleştiğini, davadan feragat ettiğini beyanla hükmü süresinde temyiz etmiştir.

Anlaşmanın diğer tarafı olan eşin hüküm kesinleşinceye kadar anlaşma iradesinden dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmadığından, taraflara iddia ve savunmalarını bildirmesi ve delillerini sunması için imkân verilerek davaya “çekişmeli boşanma” (TMK m. 166/1-2) olarak davaya devam edilmesi gerekir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, tarafların somut uyuşmazlıkta yaptıkları protokolü kabul ettiklerini mahkeme huzurunda özgür iradeleri ile beyan ettikleri, bu beyanlarını imzaladıkları, mahkemece de bu protokolün uygun görüldüğü ve anlaşmalı boşanmaya karar verildiği, anlaşmalı boşanma kararından sonra hangi gerekçeyle olursa olsun taraflardan birinin bu beyanından dönmesi hâlinde davanın çekişmeli boşanmaya döneceğine ilişkin görüşün yasal dayanağının bulunmadığı, TMK’nın 166/3. maddesi gereğince anlaşmalı boşanma kararı verildikten sonra tarafların ancak irade fesadı hâllerinin varlığı iddiasıyla kararın bozulmasını isteyebileceği, bu durumda da öncelikle hadise şeklinde irade fesadı olup olmadığı tespit edilerek anlaşmalı boşanma şartlarının oluşup olmadığının belirlenmesi, irade fesadının varlığının kanıtlanması hâlinde davanın çekişmeli olarak görülüp hükmün bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği yönünde görüş bildirilmiş ise de bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ:

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.04.2019 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla karar verildi.

 

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Avukata Sor
1
Whatsapp
Whatsapp
İlleez Hukuk Bürosu olarak size avukatlık ve danışmanlık hizmeti sağlamamız için tıklayıp soru sorabilirsiniz.
Bizi Arayın
Yol Tarifi Al