Zina Sebebiyle Boşanma Davası

Zina Sebebiyle Boşanma Davası

Zina, toplumun etik anlayışlarıyla uyuşmayan cinsel ilişki ya da evli olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişki olarak tanımlanmıştır.

Zina(aldatma) sebebiyle boşanma davası, 4721Sayılı Türk Medeni Kanunumuzun 161.Hükmünde tanımlanmış özel boşanma sebeplerindendir. Söz konusu kanun hükmünde “ Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur ” denilmiştir. Evlilik birliği devam ettiği sürece eşlerin sadakat yükümlülüğü vardır.

 

Bu bağlamda aldatmanın zina olabilmesi için gerekli olan koşulları şu şekilde sıralayabiliriz;

 

1-Evlilik birliğinin devam ediyor olması gerekmektedir.

 

Eşlerden birinin zinasını kabul edebilmek için aralarındaki evlilik birliğinin devam ediyor olması şarttır. Bu evlilik ilişkisinin geçerli ya da butlanla sakatlanmış olması herhangi bir önem taşımaz.

Eşlerden birinin evlilik birliği kurulmadan önce veya evlilik bittikten sonra biriyle cinsel ilişkide bulunması zina sayılmaz. Fakat eşler evlilik birliği devam ettiği süre içerisinde ayrılık kararı almış olsalar dahi ya da taraflardan birisi için bir gaiplik durumu söz konusu olsa da eşlerden birinin başka biriyle yaşayacağı cinsel ilişki yine zina olarak sayılacaktır.

2-Karşı cinsle cinsel ilişkide bulunulması gerekmektedir. (Son Yargıtay ilamlarında karşı cins şartı aranmamaya başlamıştır.).

Zinanın söz konusu olabilmesi için eşlerden birinin bir başkasıyla fiilen cinsel ilişkide bulunmuş olması gerekmekle beraber bu kişinin karşı cinsten olması şartı da aranmaktadır. Eşlerden birinin hemcinsiyle ya da bir hayvan ile cinsel ilişkide bulunması zina sayılmaz. Bu durumda haysiyetsiz yaşam sürme sebebiyle dava açılabilir.

Zinanın şartı cinsel ilişkide bulunmuş olmaktadır. Yani aldatma girişiminde bulunmak, henüz hazırlık aşamasında olmak, öpmek, sarılmak zina sayılmaz. Dolayısıyla bir cinsel birleşme oluşmadıysa, örneğin sadece fiziksel ve duygusal bir yakınlaşma oluştuysa bu zina sebebiyle boşanma davası açılmasını gerektirmez. Bu tip bir durumda eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmış olmasından, genel boşanma sebeplerinden olan şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası açılabilir.  Ayrıca söz konusu cinsel ilişkinin bir defa gerçekleşmiş olması zina için yeterlidir, tekrarlanması şart değildir.

3-Zinanın kusura dayanması gerekmektedir.

Eşlerden birinin zinasının boşanma sebebi oluşturabilmesi için eşin cinsel ilişkiyi bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi gerekmektedir. Yani bayıltılarak, iradesi dışında alkol ve uyuşturucu madde etkisi altına alınarak, zor kullanılarak veya tehdit altında cinsel ilişkide bulunan eş kusurlu değildir.

Peki Zina Nasıl Tespit Edilir ?

Zina eşin hamile kalması, telefon kayıtları, otel kayıtları, banka kayıtları, kamera görüntüleri, ses kayıtları gibi her türlü delille ispat edilebilir. Bir eşin zina yaptığına dair bir takım kuvvetli ve inandırıcı ipuçları varsa, mahkeme bunları takdir ederek davalı eşin zina yaptığına karar verebilir. Mahkeme kesin delillere bağlı değildir ve delilleri serbestçe takdir edebilir. Burada hukuka uygun delil edilmesi son derece önemli olup bütün davanın seyrini etkileyecektir. O sebeple ankara aile avukatı Ankara boşanma avukatı

ile çalışmak son derece önemlidir. Örneğin; yargıtay, eşlerden birinin evde yalnızken yaşanılan ortak konuta karşı cinsten birini almasını, eşlerden birinin gece gündüz telefonda karşı cinsten biriyle görüşmesini zina varlığı olarak kabul etmiştir.

Zina Yapan Eşin Affedilmesi Durumu

TMK 161/3 hükmü uyarınca dava açma hakkı olan eş serbest iradesi ile zina yapan eşi affederse dava hakkı düşer.

Zina Sebebiyle Dava Açma Süresi

TMK 161/2 hükmü uyarınca dava hakkı olan aldatılmış eş öğrenme tarihinden itibaren 6 ay her halükarda zinanın yapıldığı tarihten itibaren 5 yıl içerisinde dava açabilir.

Nafaka Durumu

Nafakanın genel geçer kuralları zina sebebiyle boşanmada da geçerli olup, zina sebebiyle boşanma söz konusu olduğunda özel bir gerekçe aranmaktadır.

EMSAL KARARLAR

  1. Hukuk Dairesi         2014/26168 E.  ,  2014/25672 K.


“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Fethiye Aile Mahkemesi
TARİHİ :22.01.2014
NUMARASI :Esas no:2013/87 Karar no:2014/48

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı (koca) tarafından; kadının kabul edilen boşanma davası, kendisinin reddedilen boşanma davası, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar, velayet, kişisel ilişki süresi ile ziynetler yönünden, davalı-davacı (kadın) tarafından ise; kendisinin reddedilen zina sebebine dayalı boşanma (TMK. 161 md.) davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-davalı (koca)’nın ziynetlere yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Toplanan delillerden (koca)’nın kusurlu eylemlerine karşılık, kadının da güven sarsıcı davranış oluşturacak nitelikte telefon ve internette görüşmeler yaptığı, bir kaç kez intihara kalkıştığı, M. Ç. isimli kişiyle internet görüşmeleri nedeniyle çıkan tartışmada kocanın şidet uygulaması üzerine evi terkettiği anlaşılmaktadır. Kocanın tanıklarının görgüye dayalı beyanına, sırf akraba oluşları sebebiyle mahkemece itibar edilmemesi usul ve yasaya aykırıdır. İddialar bir kısım telefon ve internet görüşme kayıtları ile de doğrulanmıştır. Hal böyle iken davacı-davalı kocanın boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
3-Davalı-davacı kadın, kocanın başka kadınla yaşadığı iddiası ile zina sebebine dayalı boşanma davası açmış, (TMK.md.161) mahkemece, davanın 6 aylık hak düşürücü sürede açılmadığı gerekçe gösterilerek istek reddedilmiştir. Mahkemece, davalı-davacı kadının en geç 01.03.2011 tarihli karşı dava dilekçesi tarihi itibariyle zina olgusunun öğrenilmiş olduğu, buna göre de, 30.01.2012 tarihli zina sebebine dayalı birleşen boşanma davasının 6 aylık hak düşürücü sürede açılmadığı kabul edilmiş olmasına rağmen; davalı-davacı kadının tanıkları kocanın başka kadınla yaşamaya devam ettiğini beyan ettikleri gibi, davalı-davacı (kadın), kocanın birlikte yaşadığı H. adlı kadından 10.07.2012 tarihinde S. D. isimli bir çocuğun doğduğuna ve kocanın tanıması nedeniyle 17.04.2013 tarihinde nüfusa tescil edildiğine dair nüfus kayıtlarını sunmuştur. Davalı-davacı (kadın)’ın tanıklarının beyanı ve kocanın evlilik dışı doğan çocuğun doğum tarihi nazara alındığında, kocanın zina eylemini sürdürdüğü, çocuğun doğum tarihine göre H. isimli kadınla yaşadığı, kadının zina sebebine dayalı boşanma davasının süresinde olduğu, bu nedenle bu davanın da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle reddine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) ve (3.) bentlerde gösterilen sebeplerle tarafların boşanma davaları yönünden BOZULMASINA, bozma uyarınca (2) ve (3.) bentlerdeki boşanma davaları ile ilgili yeniden hüküm kurulacağından kocanın kadının 01.03.2011 tarihinde karşı dava olarak açmış olduğu boşanma davası ile diğer fer’ileri yönünden şimdilik karar verilmesine yer olmadığına, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden Süleyman’a yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 123.60 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına istek halinde temyiz peşin harcının yatıran Pınar’a geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.15.12.2014

 

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

2016/18110

2017/13527

28.11.2017

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından hüküm fıkrasında zina hukuki sebebinin yazmaması, yoksulluk nafakası ve tazminatların miktarı yönünden; davalı-karşı davacı erkek tarafından ise kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi ve yoksulluk nafakası ile tazminatlar yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 28.11.2017 günü duruşmalı temyiz eden davalı-karşı davacı vekili ve karşı taraf temyiz eden davacı-karşı davalı vekili geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle HMK’nun 141. maddesi uyarınca tarafların iddia ve savunmalarını dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasında genişletebilecekleri yahut değiştirebilecekleri ancak bu durumun davanın dayandığı hukuki sebebi kapsamadığı, böylelikle davacı-karşı davalı tarafça da usulüne uygun şekilde zina (TMK m. 161) hukuki sebebine dayanılarak açılmış bir davasının bulunmadığı gibi davacı-karşı davalı tarafça usulünce ıslah işlemi de yapılmadığının ve davalı-karşı davacı erkeğe kusur olarak yüklenen sadakatsizliğe ilişkin vakıa yönünden de; erkeğin 2006 yılında Selin isimli kadınla yaşadığı birlikteliğin kadın tarafından affedilerek, evliliğe devam edildiği, affedilen olayların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceğinin, diğer taraftan erkek tarafından gerçekliği kabul edilmeyen ve başkaca delil ile de doğruluğu ispatlanamayan erkeğin sadakatsizliğine ilişkin olarak sunulan bilgisayar çıktılarının delil olarak dikkate alınamayacağının, ancak mevcut delil durumu ile bir kısım tanık anlatımları dikkate alındığında erkeğin güven sarsıcı davranışlarının bulunduğunun, mahkemece taraflara yüklenen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlar da nazara alındığında erkeğin kadına göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda ağır kusurlu kabul edilmesinde bir yanlışlık bulunmadığının anlaşılmasına göre; davacı-karşı davalı kadının tüm, davalı- karşı davacı erkeğin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı kadının kendine ait bir adet evi dışında, miras kalan İstanbul’un Paşabahçe semtinde bulunan taşınmazlarda hissesinin bulunduğu ve bir kısım belgeler ile kadının kendi beyanından anlaşıldığı üzere, bu taşınmazlardan düzenli olarak kira geliri elde ettiği gibi, kadına miras kalan taşınmazlar her ne kadar hisseli olsa da maddi değerinin olağanın üstünde olduğu, bu durumda Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi koşullarının davacı-karşı davalı kadın lehine oluşmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davacı- karşı davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 1480.00 TL. vekalet ücretinin verilmesine, aşağıda yazılı harcın …’e yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 136.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcını yatıran …’ya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

  1. Hukuk Dairesi

2012/8103 E.  , 

2012/12664 K. 

“İçtihat Metni” MAHKEMESİ :Kayseri 4. Aile Mahkemesi  TARİHİ :21.9.2010 NUMARASI :Esas no:2009/157 Karar no:2010/714  Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davacı, davalının temyizine verdiği cevapta, hükme ilişkin itirazlarını bildirerek temyiz isteğinde bulunmuş (HUMK.m.433/2) ise de, temyiz harcı yatırılmadığı gibi dilekçenin temyiz defterine kaydı da bulunmadığından davacı kocanın temyiz itirazları incelenmemiştir. 2-Davalının temyiz itirazlarına gelince; a-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. b-Davalının herhangi bir malvarlığının bulunmadığı, kirada oturduğu, belirlenen emekli maaşının onu yoksulluktan kurtaracak düzeyde olmadığı, boşanmada da tamamen kusursuz olduğu anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları davalı yararına gerçekleşmiştir. Öyleyse davalının mevcut geliri de gözetilerek, davacının mali gücü oranında davalı yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası takdir edilmesi gerekir. Bu husus gözetilmeden yoksulluk nafakası isteğinin reddi doğru bulunmamıştır. c-Tarafların Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesi gereğince boşanmalarına karar verilmiştir. Boşanmaya sebep olan fiili ayrılıkta davalıya atfedilebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Davacının ise, “G.” adında bir başka kadına kendi kartına bağlı “ek kredi kartı” çıkarttığı, ek kredi kartıyla yapılan harcamalara ilişkin dökümlerden, harcamaların genellikle koltuk v.s. gibi eşyalara ilişkin olduğu görülmektedir. Davacı, bununla ilgili makul ve kabul edilebilir bir sebep gösterememiştir. Davacının bu davranışı, güven sarsıcı nitelikte olup, davalının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. O halde davalı yararına Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi gereğince uygun miktarda manevi tazminat takdiri gerekirken, isteğin reddi doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. maddenin (b) ve (c) bentlerinde gösterilen sebeplerle yoksulluk nafakası ve manevi tazminat yönünden davalı yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin yukarıda 2. maddenin (a) bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, davacının katılma yoluyla temyizinin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 10.05.2012

 

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

2014/1592

2014/17457 T. 16.9.2014

Taraflar arasındaki “boşanma” ve davalı tarafından açılan “karşı boşanma” davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm, davacı-karşı davalı ( koca ) tarafından; karşı boşanma davası, ağır kusurlu kabul edilmesine dair gerekçesi, karşı davacı ( kadın ) yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat yönünden, davalı-karşı davacı ( kadın ) tarafından ise; kendi davasındaki boşanma kararının gerekçesi, lehine hükmedilen tazminatların miktarı, velayetine bırakılan çocuk için tayin edilen iştirak nafakası miktarı ve yoksulluk nafakası talebinin reddi yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 16.9.2014 günü duruşmalı temyiz eden davacı-karşı davalı Y. vekili ve karşı taraf duruşmalı temyiz eden davalı-karşı davacı I. ile vekili geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:  KARAR : 1- ) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delilerle yasaya uygun sebeplere ve özellikle, davacı-karşı davalı ( koca ), boşanma talebini; eşinin, iş ortağı erkekle ilişkisi olduğunu ileri sürerek, “haysiyetsiz hayat sürme” ve “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” hukuki sebeplerine dayandırmış olması karşısında, davalı-karşı davacı ( kadın )’ın gerçekleşen eyleminin Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan “haysiyetsiz hayat sürme” niteliğinde olmayıp, aynı Kanunun 166/1. maddesi gereğince boşanma sebebi olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kocanın; gerçekleşen ve mahkemece de sabit görülen eylemleri nazara alındığında, evlilik birliğinin ortak hayatın devamına imkan bırakmayacak derecede temelinden sarsılmasında, baskın ve ağırlıklı kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, davacı-karşı davalı ( koca )’nın, kadının karşı boşanma davasının reddi gerektiği yönündeki temyiz itirazları yerinde görülmediği gibi, kadın lehine maddi ve manevi tazminat takdir edilirken, kadının açıklanan müterafik ( birlikte ) kusuru ve tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumlarının mahkemece dikkate alınmış olması karşısında, kocanın bu yönlere dair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.  2- ) Karşı davacı ( kadın )’ın temyiz itirazlarına gelince:  Karşı boşanma davası, Türk Medeni Kanununun 161. maddesinde yer alan “zina”, 162., maddesinde yer alan “onur kırıcı davranış”, 163. maddesinde düzenlenen “haysiyetsiz hayat sürme” ve 166/1. maddesinde yer alan “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” sebeplerine dayanmaktadır. Zina ( TMK. m. 161 ), eşlerden birinin diğerinin hayatına kast etmesi veya pek kötü davranması ya da ağır derece onur kırıcı davranışta bulunulması ( TMK. m. 162 ) ve Türk Medeni Kanununun 164. maddesinde düzenlenen terk, yasal koşullar gerçekleştiğinde başkaca hiçbir şey aranmaksızın mutlak olarak boşanmayı sağladığı için özel boşanma sebepleridir. Bu olaylar özel boşanma sebebi kabul edilmekle, evlilik birliğini derin ve onarılamaz bir şekilde sarstığı yasa koyucu tarafından baştan karine olarak kabul edilmiştir. Bu karine dolayısıyladır ki, ayrıca evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığı araştırılmamakta, olayların ispatlanması halinde ( af veya dava hakkı düşmedikçe ) boşanmaya karar verilmektedir. Bunlardan terk dışındaki 161 ve 162. maddede yer alan ilk ikisi, aynı zamanda Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde düzenlenen genel boşanma sebebini de oluşturur. Başka bir ifade ile zina, hayata kast, pek kötü davranma veya ağır derecede onur kırıcı davranışla karşılaşan eş, dilerse bu özel sebeplerden birine ya da bir kaçına, dilerse genel boşanma sebebine dayanarak boşanma davası açabileceği gibi, özel ve genel nitelikte sebeplerinden ikisine birlikte dayanak da boşanma talep edebilir. Bu son halde, kanundaki özel boşanma sebebi ispatlanmış ise, af veya dava hakkının düşmesi gibi bir durum da söz konusu değilse, özel sebebe dayanılarak boşanma kararı verilmek gerekir. Davacı-karşı davalı ( koca )’nın; birden fazla kadınla cinsel ilişkide bulunduğu, bu kadınlarla yatlarda ve barlarda sık sık birlikte olduğu; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece de bu hususlar sabit kabul edilmiştir. Gerçekleşen bu eylemler “zina” niteliğindedir. Öyleyse, karşı boşanma davasının, kocanın sübut bulan zinası sebebiyle ( TMK. m. 161 ) kabulü gerekirken, karşı davada da, sadece Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi gereğince boşanma kararı verilmesi doğru olmamıştır. Kadının davasıyla ilgili verilen hükmün bu sebeple bozulması gerekiyor ise de, gösterilen gerekçe doğru olmasa bile verilen boşanma kararı sonucu bakımından usul ve yasaya uygun olduğuna göre, karşı davanın kabul gerekçesinin değiştirilmesi suretiyle hükmün onanması usulen imkan dahilinde olduğundan ( HUMK m. 438/ son ) bozma yapılmamış, davalı-karşı davacı ( kadın )’ın bu yöne dair bozma istemi açıklanan sebeple yerinde görülmemiş, diğer yönlere dair temyiz itirazları da yersiz olup, sonucu bakımından usul ve yasaya uygun olan hükmün, kadının davası bakımından boşanma sebebi değiştirilmek suretiyle onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.  SONUÇ : Davacı-karşı davalı ( koca )’nın temyiz itirazlarının yukarda ( 1. ) bentte gösterilen sebeple, davalı-karşı davacı ( kadın )’ın temyiz itirazlarının ise yukarda ( 2. ) bentte gösterilen sebeple reddi ile temyiz edilen hükmün, karşı boşanma davasında mahkemece kabul edilen boşanma sebebinin “zina” ( TMK. m. 161 ) olarak değiştirilmesi suretiyle sonucu bakımından usul ve yasaya uygun olduğundan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438/ son maddesi gereğince ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 1.100.00 TL. vekalet ücretinin Y.’dan alınıp I.’ya verilmesine, onama harcının temyiz eden Y.’a yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 119.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının I.’ya iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.09.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

  1. Hukuk Dairesi

2008/20278 E.  , 

2010/1423 K.  “İçtihat Metni” MAHKEMESİ :Mersin 3. Aile Mahkemesi TARİHİ  :23.10.2008 NUMARASI :Esas no:  2007/323   Karar no: 2008/1025    Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm davacı-davalı (kadın) tarafından kocanın boşanma davası, yoksulluk nafakası, tazminatlar, ziynetler ve çehiz eşyaları yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-davalının ziynetlere ilişkin temyiz itirazları yersizdir. 2- Davalı-davacı (koca) vekili, birleşen boşanma davasını 31.7.2008 tarihli oturumda zina (TMK. m. 161) sebebine dayandırdıklarını açıklamış, mahkemece de birleşen boşanma davasının bu sebebe dayandığı kabul edilmiştir. Dosyada davacı-davalının zina yaptığına ilişkin yeterli kanıt bulunmamaktadır. Aynı iş yerinde çalışan bir başka erkekle telefonla görüşme, mesaj gönderme ve bu kişinin arabasına binmiş olma, zinaya delalet eden davranışlar niteliğinde değildir. Zina sübut bulmamıştır. Açıklanan nedenle davalı-davacının zina sebebine dayanan boşanma davasının reddi gerekirken yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. 3- Dava konusu yapılan buzdolabı, çamaşır makinesi ve fırınlı ocağın davacı-davalı tarafından evlilik birliğine çehiz olarak getirildiği ve bu eşyaların davacı-davalı kadına ait olduğu, davalı-davacı (koca)’nın babasının evinde kaldığı gerçekleşmiştir. Öyleyse davacı-davalının bu eşyalarla ilgili talebinin kabulü gerekirken reddi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 2. bentteki bozma sebebine göre davacı-davalının yoksulluk nafakası ve tazminatlara ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan ve incelenmeyen yönler haricindeki temyize konu bölümlerinin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 01.02.2010

 

  1. Hukuk Dairesi

2018/7239 E. ,

2019/3464 K. “İçtihat Metni” MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVACI-DAVALI : … DAVALI-DAVACI : … DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı erkek tarafından; kusur belirlemesi, maddi ve manevi tazminatlar ile velayetler yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 16/10/2018 günü temyiz eden davalı-karşı davacı … vekili Av. … ile karşı taraf davacı-karşı davalı … vekili Av. … geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Yapılan yargılama ve toplanan delillerle mahkemece davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar yanında, davacı-karşı davalı kadının da dosya arasına alınan telefon kayıtlarına göre başka erkeklerle mutad sayıdan fazla telefonla görüşmeler yaparak güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, gerçekleşen bu duruma göre davacı-karşı davalı kadının, davalı-karşı davacı erkeğe nazaran az da olsa kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında davacı-karşı davalı kadının davranışları nedeniyle de ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı erkek de dava açmakta haklıdır. Davalı-karşı davacı erkeğin karşı boşanma davası yönünden Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. maddesi koşulları oluşmuştur. Ne var ki, davalı-karşı davacı erkek tarafından boşanma davasının reddi temyiz kapsamı dışında bırakıldığından bozma sebebi yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir. 2-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 3-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat çoktur. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.

4-Mahkemece; 2006 doğumlu … ile 2010 doğumlu … ‘ın velayetleri davacı-karşı davalı anneye bırakılmıştır. Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi gerekir. Yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır. Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 3 ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. Mahkemece, yargılama sırasında idrak çağında bulunduğu anlaşılan ortak çocuk … ile temyiz incelemesi tarihi itibariyle idrak çağında olduğu görülen 2010 doğumlu … ‘ın velayetleri konusunda görüşlerine başvurulmadan karar verilmiştir. Bu nedenle ortak çocukların bizzat ya da istinabe yoluyla eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihinin hakim tarafından kendisinden sorulması (Yargıtay HGK 16.03.2012 tarih E. 2011/2-884 – K. 2012/197 ile 22.01.2014 tarih E.2013/2-2085 – K.2014/30 sayılı kararları) ve psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı niteliğindeki uzman veya uzmanlardan (4787 sayılı Kanun m.5) ortak çocukların anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınarak, tüm deliller birlikte değerlendirilip, ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocukların menfaatine olacağı tespit edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 1.630 TL vekalet ücretinin Hatice’den alınarak Hasan Hüseyin’e verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 26.03.2019 (Salı)

 

  1. Hukuk Dairesi

2016/16413 E.  ,  2017/11927 K.

“İçtihat Metni” MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma  Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi, kadın yararına hükmolunan nafakalar, tazminatlar ve iştirak nafakası yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 31/10/2017 günü temyiz eden davacı … ile vekili Av. … geldi. Karşı taraf davalı … ve vekilleri gelmedi. Karşı taraf vekiline yapılan tebligatın usulsüz yapıldığı görüldü. Davacı ve vekilinden soruldu. Duruşma talebimizden vazgeçiyoruz dedi. Beyanı okundu imzası alındı. Dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle 10.11.2015 tarihli bozma ilamındaki temyiz sınırlaması dikkate alınarak, temyize konu edilmeyen boşanma ve velayet yönünden karar kesinleşmiş olmasına rağmen mahkemece bu hususlarda yeniden hüküm kurulmasının sonuca etkili olmadığının anlaşılmasına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemece davacı erkeğe yüklenen fiziksel şiddet eyleminin ve yeterli miktarda evin ihtiyaçları için kadına masraf bırakmadığına ilişkin kusurların mevcut delil durumuna göre ispatlanamadığı, ancak davacı erkeğin eşine tam anlamıyla bağımsız bir konut temin edemediği ve sürekli eşine “Cahilsin, aptalsın ve senden bir şey olmaz” diyerek aşağıladığı, buna karşılık davalı kadının da, sürekli telefonda konuştuğu, bu telefon konuşmalarının güven sarsıcı boyuta ulaştığı ve mahkemece kadına  yüklenen ve kadın tarafından temyize gelinmeyerek kesinleşen güven sarsıcı davranışları yanında birlik görevlerini ihmal ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Öyleyse, mahkemece erkeğin ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadın yararına maddi ve manevi (TMK m.174/1-2) tazminata hükmedilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.  SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 31.10.2017(Salı)

 

YARGITAY 2.
HUKUK DAİRESİ

2009/19948

2010/20775

13.12.2010

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm davacı-davalı ( kadın ) tarafından, kendi davası ve kocanın birleşen boşanma davasının ret gerekçesi yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle koca tarafından açılan birleşen boşanma davası münhasıran zina ( TMK.md.161) sebebine dayanmakta olup, bu davanın hakdüşürücü süre gerekçe gösterilerek reddedilmiş bu sürenin de geçmiş olması karşısında, esasının incelenmesinin mümkün bulunmamasına göre, davacı-davalının bu davaya ilişkin temyiz itirazları yersizdir.

2-Davacı-davalının kendi davasına ilişkin temyizine gelince:

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davacı-davalının sadakat yükümlülüğüne ( TMK.md.185/3 ) aykırı davrandığı, davalı-davacı ( koca ) nın da aile içinde gerçekleşen bu durumu öğrendiği halde, kayıtsız kaldığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Gerçekleşen olaylara göre, davacı-davalı ( kadın ) daha fazla kusurlu ise de davalı-davacı ( koca ) da kusurlu olup, davalının davaya itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamış, Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları oluşmuştur. Öyleyse davacı-davalının boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ( TMK.md.166/1-2 ) karar verilmesi gerekirken isteğin reddi doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda ( 2. ) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin yukarıda ( 1. ) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Avukata Sor
1
Whatsapp
Whatsapp
İlleez Hukuk Bürosu olarak size avukatlık ve danışmanlık hizmeti sağlamamız için tıklayıp soru sorabilirsiniz.
Bizi Arayın
Yol Tarifi Al